set

(İngilizce - Türkçe)

grup; alçaltmak; anlatmak; ayarlamak; aynı; ayırmak; açmak; basmakalıp; batma; batmak; batış; başlamak; belirginleştirmek; belirli; donatmak; dondurmak; donmak; doğrultmak; duruş; düzenli; etkilemek; feshetmek; fide; fitillemek; girişmek; gurup; göstermek; hazır; hazırlamak; katılaşmak; katılaştırmak; kaybolmak; kaydetmek; klik; koyulmak; kurmak; kışkırtmak; meyil; mizanpli; muayyen; muntazam; mani; oturuş; pekişmek; pekiştirmek; rahatlatmak; resmetmek; takım; tartmak; yaymak; yazmak; yerleştirmek; alıcı; alışılmış; avın yerini göstermek; azimli; batmak (güneş); belirlemek; belirlenmiş; çizmek; değişmez; durum; düzenlemek; dikmek; dizmek; dizi; eğilim; ekmek; esmek; fidan; geleneksel; gelmek; gidiş yönü; gidişat; hal; kakma işi yapmak (taş); kararlaştırmak; kararlı; kasılmak; kesilmek (süt); koymak; kuluçkaya yatırmak; kurulmuş; meyve vermek; olgunlaşmak; oturmak; oturtmak; pıhtılaşmak; riske atmak; sabit; sahne; saldırtmak; seri; set; süslemek; takmak; tehlikeye atmak; şekil vermek; topluluk; üzerine salmak; vaziyet; yapmacık; yaptırmak; içten olmayan; yemek takımı; yerleşmek; inatçı

set

(Türkçe - İngilizce)

floodgate; dike; bund; dam; dyke; jetty; obstruction; terrace; weir; bank; barrage; barrier; embankment; groyne; rampart; seawall; set; setting; studio

set

(Türkçe - Rusça)

каналом; дамбы; половодье; набор





Kaynak Dil:Hedef Dil:
Çeviriliyor